Vicdani Ret

Suphi Toprak

2001 yılından beri “vicdani retçi’’ olduğunu belirterek, asker olmayacağını belirten Mehmet Tarhan, 8 Nisan tarihinde tutuklanıp, 4.5 yil hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra hapiste işkence gören Mehmet Tarhan, açlık grevine girmiş ve 33 günlük açlık grevi mücadelesi vermiştir. Mehmet Tarhan bir homosexuel. Devletin ona dediği ise, homosexueliğini bir hastalık olarak kabul etmesi, bu durumda ise, askerlikten muaf tutulacağıdır. Mehmet Tarhan hala hapiste.

Mehmet Tarhan ise bu gelen öneriyi açık bir şekilde redediyor. Gene bir başka vicdani retçi hususunda "AİHM, "aşağılayıcı muamele" yaptığı iddiasıyla Türkiye'yi, 17 bin 600 YTL'ye mahkum etti; ve :"Askerlik yaptırmak hedefiyle ceza ve baskıların orantısız olduğunu, günün koşullarına uymayan Askeri Ceza Kanunu dışında vicdani retle ilgili özel yasaların olmadığını, bu koşullar altında Osman Murat Ülke'yi bitmek bilmez kovuşturmalar ve cezalar bekleyebileceğini" belirtti"[1].

Bu iki vicdanı retçinin yanı sıra, bir çok vicdani retçi mücadelesine devam ediyor. Son günlerde gündeme gelen bu iki konu, Türkiye’de vicdani ret mevzusunun açılmasına neden oldu. Bu talep demokratik bir taleptir. Devletin, emekçileri savaştırması, bunun için de her türlü yolu denemesi zorbalıktır. Homosexuellere uygulanan bu davranış biçimi, insan onurunu zedeleyen bir uygulamadır.

Bu talepler aslında gelişmiş burjuva devletlerinde ulaşılabilecek, demokratik taleplerdir. Türkiye’de bu taleplerin gerçekleştirilememesi, Türkiye’de ki burjuvanın güdük kalmasından dolayıdır. Türk Burjuvası, geriçi feodal ve bürokratik güçlerle iktidar paylaşımı yaparak, siyasal sistemi belirlemiştir. Türkiye’ deki burjuvanın Avrupa emperyalist burjuvazisiyle birleşme çabası, aynı zamanda iktidarı tek başına ele geçirme mücadelesidir. Türkiye burjuvası gerici Avrupa emperyalizmine uşak olmuştur.

Kendi sınırları içersinde, demokratik haklarını kısıtlama eğilimi gösteren Avrupa emperyalizminin, Türkiye’ de demokratik hakların gelişimi için beklenen gelişmeyi göstermesi zordur. Bir feodalist ve askeri bürokratik yapılanmanın asıl güç noktası olan, üstlerine kuruldukları yapıyı Avrupa’nın çözebilmesi zordur. Avrupa Birliği’de, kendisini Türkiye’deki yapılanmaya uydurmak zorunda. Yani demokratik taleplerin önemli bir kısmı gerçekleşmeyecek. Türk ordusu şuan Kürdistan’ı, Kuzey Kıbrıs’ı işgal altında tutmaktadır. Afganistan’daki işgalci güçlerin önemli bir parcasıdır. Yani Türk ordusu anti-emperyalist degil, işgalci ve tetikçidir. Türk ordusunun asıl görevi, Türkiye’de ki ulusların baskı altına alınması ve devrimci harekete karşı bır baskı aracı olmasıdır.

Avrupa Birliği’nin hak kazanımlarında, en büyük kazanımlar, emekçi kesiminden gelmiştir. Güçlü işçi sınıfının mücadelesi, bazende varlığı demokratik hakların kazanılmasında ve muhafaza edilmesinde önemli bir rol oynadı. İşte bu yüzden Türkiye’ de ki burjuva demokratik taleplerini, Türkiye’nin her hangi bir şekilde emperyalist bir çarkın kirli tetikçisi olmasına gerek kalmadan, çözecek tek güç varsa oda işci sınıfıdır.

Vicdani retçilik her bireyin burjuva devletinde demokratik hakkıdır ve bu hakkın sağlanılması gerekmektedir. Yalnız bu talep bireyseldir, mühim olan Türk ordusunun feshedilmesidir. Bizler devrimciler olarak, devrimin kazanımlarının savunulmasından bir an bile tereddüt etmeyiz ve pasifist değiliz. Ancak devrimin savunulması ve geliştirilmesi nihai olarak, askerlik gibi bir kavramı gereksiz kılar. Yani bir işçi devrimi, Türkiye’deki demokratik talepleri tamamiyle gerçekleştirebilir.

Homosexueller üzerindeki her türlü baskıya son!

Vicdani retçiler hakkındaki tüm mahkemeler durdurulsun!

Vicdani ret bir hak olarak tanınsın!

Türk askerleri işgal ettiği ülkelerden ve bölgelerden geri çekilsin!

Türkiye Nato`dan çekilsin!

Türk ordusu feshedilsin!

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkisine son!


[1]http://istanbul.indymedia.org/news/2006/01/100578.php